Trabzonspor’un grupta oynadığı her maçın yazısında olduğu gibi bu maçın yazısına da yine aynı şekilde başlıyorum. Geçen sezon bittiğinde herkes, elemelerden nasıl gruplara kalırız, ordan sonra da nasıl gruptan çıkarız hesabı yapıyordu fakat şartlar öyle bir noktaya getirdi ki Trabzonspor’u, çetin yolları aşıp kaldığı gruplarda, rotasyon futbolcularını lig için hazır tutmak, altyapıdaki gelecek vadeden gençlere şans vererek tecrübe kazandırmak misyonuyla karşı karşıya kaldı.
Her şerde bir hayır vardır derler ya hani, bu işin de hayrı büyük oldu kanımca. Şöyle ki, hazırlık kampı dışında göremediğimiz, belki de çok az süre alacak hatta farklı bir planlama sonrası gelişemeyeceği bir yere kiralanacaktı Serkan Asan. Gelinen noktada hemen herkesin takdirini topladı genç sağ bek. Özellikle pozisyonları iyi süzmesi, zamanında müdahaleleriyle rakiplerine göz açtırmaması ve kademelerini eksiksiz yapması herkese “Pereira’nın yedeği olur, ilerde belki de formayı kapar.” dedirtti. Henüz eksikleri çok ve yolu uzun fakat isteği, arzusu baki. Allah gönlüne göre versin Serkan.
Avrupa Ligi’nin hayırlarından biri de şüphesiz altyapıdaki yetersizliği gözler önüne sermesi oldu. Özellikle süre alan gençlerin temel olaylarda noksan oluşu, buralara kendi yetenekleriyle geldiklerini göstermeleri, altyapıda verilen eğitimlerin irdelenmesini ve oraya köklü bir yatırım ve düzenleme getirilmesinin elzem oluşunu fazlasıyla gösterdi.
Gelinen noktada Trabzonspor’un önünde iki kulvar kaldı. Onazi, geç olsa da beklenilenden daha iyi döndü ve devre arasına kadar halen meydan okumak için vakti var. Abdülkadir ve Ahmet dışında eksik kalmadı gibi. Burdan sonra yapılması gereken, geçen sezonki futbol kalitesine ulaşarak her iki kulvarda da başarılı olmak ve önemli bir vitrin olan bu turnuvalara daha güçlü gelmeli. Trabzonspor’un misyonu ülke sınırları içerisinde kalamayacak kadar büyük olmalı. Çünkü asıl yarış burada değil orada..