12 Eylül 2010 Referandumu ülkenin kırılma noktasıdır. O referandum öncesi FETÖ terör örgütü lideri "ölüler dahi mezardan çıkıp 'EVET' oyu kullanmalıdır" diyerek çok önemli bir mesaj vermiştir. Bu mesajı alan yalnız AK partiler değil, başka partilerden de çok önemli isimler fikir birlikteliği yapıp bu ülkenin yollarına düşmüşler. 'EVET' için destek istemişlerdi. Amaç Anayasa Mahkemesi ve HSYK’yı ele geçirmekti. Referandumdan 'EVET' çıkınca okyanus ötesine selamlar gönderenler, ne istediniz de vermedik diyenler bugün Allah bizi affetsin diyor. Allah affeder mi bilmem ancak o referandumun ardından başlayan sürek avında, Başta Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere suçsuz günahsız insanlar cezaevlerine tıkınmış, milli orduya kumpas kurularak vatansever subayların Balyoz ve Ergenekon gibi uyduruk davalarla cezaevlerine atılmış, sonrada tahliye edilip bir çoğu paşa yapılıp günah çıkartılmıştır. Peki içeride ölen insanların günahı nedir? onların hesabını kim verecektir. Ne demişlerdi? 12 Eylül 1980 ihtilalini yapanları yargılayacağız bir daha bu ülkede hiç kimse darbe yapamayacak. İyi de FETÖ'yü güçlendirip 15 Temmuz’un önünü açtınız. Peki şimdi o hain darbe gecesi ölen 248 kişinin hesabını kim verecek. Yazık değil miydi? Bu insanlara o referandum da 'EVET' diyenler acaba bunun vicdan muhasebesini yapıyorlar mı? Peki ya Diyarbakır’da terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın mektubunu okutanlar. Habur faciasının yaratanlar. Diyarbakır meydanında PKK Terör örgütünün destekçileriyle kanka olanlar bugün kavga ediyor. Sonra da çıkıp Esed bizi kandırdı, Obama bizi kandırdı, Merkel bizi kandırdı, İnşallah yarın da bizi Putin kandırmaz. Merhum İnönü derdi ki "büyük devletlerle masaya oturmak, ayı ile yatağa girmeye benzer" büyük devlet adamına Allah rahmet eylesin diyelim.
12 Eylül 2010 Referandumu!